2 Eylül 2019 Pazartesi




Kadınlar ölmesin, yaşasın, var etsin ve var olsun'

Her gün 3. sayfa haberlerinde rastladığımız kadın cinayetleri, geçen günlerde yine yüreğimizi yaktı. Emine Bulut, hayalleri olan, kızı ile bir yaşam kurmak için çabalayan, yaşamaya var olmaya çalışan bir kadındı. Ne yazık ki, o da ülkemizdeki birçok kadın gibi cinayete kurban gitti. Bir yaşam gitti, bir çocuk annesiz kaldı, bir eş katil oldu.

Peki neden? Türkiye sağlam  aile temellerine sahip bir ülke olarak bilinirken toplumumuzun yapı taşı olan aile bütünlüğümüze neler oluyor? Neden parçalanıyoruz, bölünüyoruz?

Bu soruları zihnimizde yanıtlamaya çalışırken kimimiz kadınları, kimimiz erkekleri, kimimiz sistemi, kimimiz ise toplumu suçluyoruz. Oysa ki tüm bunları bir taraf olarak değerlendirmek yerine bir bütün olarak değerlendirmemiz gerekiyor.

Bu problemi kadın ve erkeği suçlayarak başlayacaksak şayet, karşımıza çıkan ilk sorun iletişim dili oluyor. Ne yazık ki aile içerisindeki iletişim dilimiz sevgi, saygı, anlayış değerli hissettirme gibi duygulardan çoktan uzaklaşmış. Bunların yerine eleştiren, yargılayan, suçlayan, basitleştiren bir iletişim dili sarmış tüm aile bireylerinin sözcüklerini. Elbette ki u cümleler davranışsal olarak aile bireylerini çaresizlik, şiddet, ötekileştirme, aşağılama, tehdit etme, hatta öldürmeye varacak kadar korkunç davranışsal sonuçları itiyor. Bir anda canımız, ailemiz, hayatımızı adadığımız insanlar yıpranıyor, tükeniyor ve bazen bir cinayete kurban gidiyor. Bu durumun kadını, erkeği çocuğu yok. Bunu her bir aile üyesi yapabiliyor ne yazık ki. Sonuç olarak dağılmış aileler, kaybedilmiş eşler, evlatlar gündemimize bomba gibi düşüyor.

Peki toplum olarak nerede hata yapıyoruz?

Ataerkil bir toplum yapısına sahip olmamız ve değişen dünya düzenine ayak uydurmakta zoranışımız aileleri olumsuz etkileyen başka bir sebep. Evet artık kadınlarda çalışma dünyasında ve maddi anlamda bir erkeğe ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürebiliyor. Ve ne yazık ki bir baba tek başına artık bir evi geçindirmek de zorlanıyor. Dolayısıyla erkekler topluma karşı kendilerini yetersiz ve eksik hissederken, kadınlar sırf maddi nedenlerden dolayı sürdürmek zorunda kaldıkları evliliklerini elde etmiş olduğu ekonomik özgürlükle bitirme kararı alıyor. Bu iki durum eşler arasında çatışmaya neden olan bir diğer önemli konu oluyor. Toplumsal algıların böylesi bir durumu gurur meselesi haline getirmesi de herşeyin üzerine tuz biber oluyor. Bir de 'kadın erkeğin namusudur' algımız var. Bu algı erkeğe kendince kadına hükmetmeyi hak olarak vermiş bulunuyor. Oysa ki bu algı 'kadın erkeğin, erkek kadının eşidir ve hayatı beraber paylaşmalıdır' algısıyla değişse herşey ne kadar farklı olurdu değil mi?

Unutmadan bir de 'evlensin düzelir' mantığında olan psikolojik rahatsızlığı olan evlatlarını evcilik oyunu ile terapi etmeye çalışan teyzelerimiz ve amcalarımız var. Onlara da evliliğin bir tedavi yöntemi olmadığını insanların yaşamına mal olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.

Gelelim sistemsel eksikliklerimize. Ne yazık ki evlendirme sistemimiz çiftlerin kan uyumunu önemsediği kadar karakter uyumunu, evlilik beklentilerini, yaşamsal problemlerini, ekonomik planlarını önemsemiyor. Her sene binlerce çift bilinçsizce evlilik gerçekleştiriyor. Oysa ki belediyeler en az kan testi sonuçları kadar çiftlerin evlilik öncesi danışmanlığı sürecini de önemsemeli. Gençlere eş olma, karı koca olma, anne baba olma becerileri kazandırılmalı bireysel problemler çözülmeden evlilik gerçekleştirilmelidir. Aile eğitimleri, evlilik öncesi süreci eğitimleri zorunlu hale gelmelidir ki sağlıklı aileler kurulabilsin.

Ve yasalardaki açıklar... En büyük kanayan yaramız bu konu olsa gerek. İyi hal indirimleri, aflar ve yasal boşluklar sanki kadın cinayetlerini engellemektense teşvik etme niyetinde. Bu anlamda da yetkililer gerekli düzenlemeleri yapmadıkça daha çok kadın cinayeti haberleri duyarız.

Eğer kadına cinayeti durdurmak istiyorsak bireysel toplumsal ve sistemsel olarak üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.

'Kadınlar ölmesin: yaşasın, var etsin ve var olsun.'

Sevgilerle
Büşra Epözdemir
Aile Dan. Psk.